Barış ölümle geliyor.
Ölüm her an yaklaşmakta, her an bir adım ötenden, her an birazcık uzağında ama yaklaşıyor. En ummadığın anda karşılıyorsun dehşetle, ölümle, katliamla.
Siz hiç bir katliam gördünüz mü? Hiç insan kanında dolayı ayakkabı tabanınız kaydı ya da bir süre sonra kan pırtılaştığı için yapış yapış oldu mu? Benim oldu. Bu günün sabahında oldu. Hiç ummadığım, hiç beklemediğim, hiç ölmesini ummadığım kişileri öldürerek oldu. Bugün gecesinde saat 8.30'da uyanmak için kurmuştum alarmı.
Aklımda bir katliam yoktu.
Saat 10.00 da dershanem vardı, ama gitmeyecektim. Çünkü uzun süredir bu günü bekliyorduk hepimiz. Dershane diye çıkmıştım evden. İtiraf ediyorum, dershaneden kaçtım. Ama nereden bilebilirdim ki böyle olacağını. Daha önemliydi bu, öldüğümüzde bir şey ifade etmezdi ki okuduğumuz bölümler, ne de olsa biz öldükten sonra da üçgenin iç açılarının toplamı 180 olacaktı . Oysa, barış bir mirastı bizden sonra gelenlere. Üstelik çok güzel bir miras, askerler gibi bombalarla ölmek zorunda olmayacaktı çocuklar. Göğüslerine gelen şarapnel parçaları olmayacaktı. İnsanların bombadan dolayı kolları ya da ayakları kopmayacaktı. Bir anne baba vakitsiz gelen ölüm için ağlamayacaktı. Bu umutlarla yola çıkmıştım, bunu düşünerek binmiştim trene. Nazımın dediği gibi, bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine olacaktı. Yaptıkları siyaseti beğendiğimiz kişilerde orada olacaktı, beğenmediğimiz de, arkadaşlarımda kim olursa olsun herkes aynı şeyi söyleyecekti. Barış isteyecektik.
Ama ben yanık insan kokusunu duyacağımı düşünmemiştim.
3 yıl önce bugün ölen insanlar, barış isteyen insanlar, özenerek hazırlandığınız barış pankartları kan lekesi olan insanlar. Unutmayacağız sizleri. Yıllar geçse de barış için ölenleri unutmayacağız. Elveda... 

Yorumlar
Yorum Gönder